Hikayem bir ay kadar önce aldığım bir telefon ile başladı. Her zamanki gibi yoğun geçen bir günümde aldığım telefondaki ses "Garanti bankasından arıyoruz, shop & miles kullanıcıları arasında milli piyango eşliğinde yapılan bir çekiliş neticesinde 2 kişilik Cape Town seyahati ve bir kişilik oradan yapacağınız Uzay Uçuşu kazandınız" dedi.
Zaman 29 Ekim-3 Kasım arası olduğu söylendi. Hayatımda hiçbir şeyi şansa bırakmayan, tesadüfen bir şeyleri yaşamayan ve de genelde Türkiye’de bir şeyler pazarlama amacıyla hediye oluşturulduğu için bu tür hediyelere inanmayan bir insan olduğum için çok ciddiye almadım. Daha sonra tekrar telefon gelip aynı teklif yenilenince bankada tanıdıklarımı arayıp detayları araştırdım ve ciddiyeti anladım.
Shop & Miles kartı benim çok severek kullandığım, her türlü kredi kartım olmasına rağmen tercih ettiğim bir karttır. Nedeni, son derece pratik olması, her türlü alışveriş ve uçuşlarımın otomatik mil puanına eklenmesi ve de millerimle uçuş yapmak istediğimde hemen bir telefonla bilgilendirilip uçuşlarımın organize edilmesi benim hayatımı kolaylaştırmasıdır. İşim nedeniyle sıkça gittiğim kongrelerimin önemli kısmında shop & miles sayesinde hiç ödeme yapmadan uçtum. American Academy of Aesthetic Medicine Board toplantıları Singapur, Dallas gibi son derece uzak mesafelerde olup son bir yıl içinde hepsini millerimle karşıladım.
29 Ekim yaş günüm olması ve de tatil olması nedeniyle seyahat planımız vardı, sürpriz bir şekilde sunulan bu teklifi daha sonra düşünebileceğimizi bildirdim.
Uçuş hiçbir şekilde ilgi alanıma girmemekle birlikte, düşündüğümde hayatımda önemli bir deneyim olacağına karar verdim. Çocuklarım ve eşim önce itiraz ettiler, ben kararlı bir şekilde denemek istediğimi belirtince beni desteklediler.
29 Ekim gecesi Garanti Bankası'nın çalıştığı ‘Yolculuk Atölyesi’ sorumluları ile havaalanında buluşup yolculuğumuza başladık. Biz, Cape Town’a indiğimiz gün bu harika şehirde yapılan bir turla tanıştırıldık. Akşam Waterfront’ta okyanus kenarında şarap balık eşliğinde eşimle beraber ertesi gün yapılacak uçuşla ilgili sohbet ettik. Eşim benim adıma benden daha çok heyecanlıydı.
31 Ekim sabahı kahvelerimizi içtikten sonra uçuşun yapılacağı alana gittik. Ben, hiç ilgi alanıma girmeyen, hiç hedeflemediğim, ulaşım amacı dışında kullanmadığım uçma eylemini uzay sınırına gitmek için kullanacağımı düşündükçe kendim de bu kararıma hayret ediyordum, ancak müthiş bir merak bana bu kararı verdirmişti. Hayatımda önemli bir anı olacaktı. Uçuş mühendisi tarafından üç saate yakın uçuşla ilgili eğitim verildi. Dünyanın en hızlı dört savaş jetinden biriyle uçacağımızı, oturulan koltuğun çok özel donanımlara sahip olduğu anlatıldı. Rolls Royce Turbojet Electric Lightning denen İngiliz savaş jeti ile uçacağım söylendi. 80.000 feet uzay sınırı olup o seviyeye uçan bir jet olup bir dakikada 50.000 feet yükselme kapasitesine sahip. Acil bir durumda yapmam gerekli eylemi ve de uçuş esnasında yapmamam gerekli noktaları vurguladılar. Koltuğun arkasında paraşüt olup acil durumda benim çekeceğim bir kol ile tüm bağlarımın otomatik açılıp 10.000 feette paraşütümün açılacağı belirtildi. Koltuğun altı ise okyanusa indiğimiz taktirde bot görevi göreceği açıklandı.
Daha sonra pilot ile tanışıp onunla da tüm bilgileri tekrarladıkdan sonra özel kıyafet botlarımı giyip, kask taktıktan sonra iki kişilik sadece pilot ve benim uçacağımız jetimize bindim. Uçak mühendisi gelip tüm bağlarımı oturtup kontrollerini yaptı. En son kaskım ve maskem takıldı. Bu benim en zorlandığım anlardan birisiydi, sıkı sıkıya bağlı olup maskenin oturtulması sonucunda şiddetli bir hava açlığı hissettim derhal oksijeni yükseltmelerini rica ettim. Daha sonra oksijenin flash ayarını öğrenip ara ara fazla miktarda oksijen akışı sağlayarak hazır olduğumu belirttim. (Burada doktor olmanın avantajını yaşamıştım).
Pilot da hazırlandıktan sonra artık uçuş anı gelmişti. Pilot kalkalım mı dedi, hazır olduğumu söyleyince hafif bir hareketi takiben hızlı bir şekilde yükselmeye başladık. Çok çok hızlı yükseliyorduk, inanılmaz bir basınç hissediliyordu. Pilot elimi kaldırmamı söyleyince kaldırmaya çalışırken basınçla bunun çok zor olduğunu fark etmek ve yaşamak çok enterasandı. O gün havanın çok güzel ve berrak olması da büyük bir şanstı. Artık yukardan table mountain gibi belirgin noktaların muhteşem görünerek bizden uzaklaştığını ve küçüldüğünü görüyorduk. Jetimiz her türlü akrobatik hareketi yapacak kabiliyette idi, 180 derece dönerek de yükselmeye devam etti. Her şey çok hızlı oluyordu. 62.000 feete yükseldik. Yükseldikten sonra istersem kullanabileceğimi söyleyince bunu istediğimi belirttim ve 32 km kendim kullandım. Çok güzel, inanılmaz güzel bir deneyimdi. Hava çok berrak olduğu için uzaktan mavi, gri harita görünümünde kıta görünüyordu. Bu benim hiç hedeflemeden, hayal etmeden bana sunularak hayatıma giren, ve her zaman iyiki hayatıma girdi diyeceğim çok güzel bir deneyim oldu.
inince eşim ve Yolculuk Atölye’sinden arkadaşlarımın heyecanla beklediklerini gördüm. Mühendis gelip bağlarımı çözdü 2-3 dakika yerimden kalkmamamı önerdi. Dinlendikten sonra jetten indim. Eşim ‘kalkış anında resim çekmeyi yetiştiremediklerini, çok hızlı kalktığımızı ve de cesaretimi kutladığını’ söyledi. Daha sonra pilot dört gün önce bu deneyimi yapmak isteyen bir kişinin 5 dakika içinde derhal aşağı inmek istediğini söyledi. Daha sonra herkesle vedalaşarak ayrıldık ve gezilerimizi yaptık.
Ertesi gün Safari’ye gittik, harikaydı, ezimize ilave güzellik kattı. Bu benim hayatımda en unutmayacağım, en farklı deneyim yaşadığım bir yaş günü oldu. Bize bu güzelliği yaşamamızda katkıda bulundukları için Garanti Bankası'na ve de organizasyonuyla bunu en güzel hale getiren ‘Yolculuk Atölyesi’ne çok çok teşekkür ediyoruz.