Geçen hafta sonu 2 gün için Leipzig’e davet edildim. Üniversitenin medikal estetik bölümünde bulunan bazı lazerlerin yeni fonksiyonlarını incelemek üzere yapılan bir geziydi.
Leipzig, küçük bir şehir. 1989 öncesi doğu Almanya’da kalmış. Tarihten fırlamış binaları, kiliseleri, şehrin yarısını kaplayan üniversitesiyle çok güzel bir yer. Şehir merkezini yürüyerek gezebiliyorsunuz. Şehrin ortasında yerel ürünlerin de bulunabileceği market mevcut, onu takiben St.Thomas Kilisesi’ne geliyorsunuz. Bu kilisenin en büyük özelliği ölümden önce ve sonra Johann Sebastian Bach ile olan bağı. Bach 1723-1750 yılları arasında St.Thomas Kilise okulunda hocalık yapıp kilise müziğini yönetmiş. 1750'de ileri diyabetten vefat eden Bach’ın mezarının da bu kilisede olduğu düşünülüyor.
Kaldırımlara taşmış olan kafe ve restoranlarıyla akşam üzeri daha da keyifli hale gelen Leipzig’te,havanın bu mevsimde hiç olmayacak kadar bize bonkör davranmasıyla, şehrin keyfini Alman biraları yudumlayarak biz de tattık. Kimsenin kimseyi rahatsız etmediği, sokak ve insanların tertemiz olduğu karmaşadan uzak sakin bir ortam. Eğer Berlin’e bir nedenle giderseniz mutlaka Leipzig’e de uğrayın derim.
Berlin, Almanya’ya defalarca gitmeme rağmen uğramamış olduğum bir bölge. İyiki gezdim dediğim bir yer oldu. Çok güzel, hüzünlü ve bence çok etkileyici bir şehir. Muhteşem tarihi binaları var. Doğu tarafında binaların içlerini bölerek biraz hırpalamışlar, dış tarafları ise bakımsızmış ancak çoğunu elden geçirmişler. Şehrin ortasındaki konser binası harika, onun iki tarafındaki Fransız ve Alman kiliseleri de çok güzel görünüyor.
Şehrin tam ortasından geçmiş olan, bazı bölgeleri tarihi anı olarak bırakılan utanç duvarı ise insanın içine müthiş bir hüzün veriyor. Şehrin ortasından yürünen kaldırımlardan geçirilmiş duvar yıllarca kardeş, ana babalardan, yakınlarından ayırılmış, farklı geliştirilmiş insanların dramını çarpıcı olarak gösteriyor. Duvardaki açılmış bazı delikler, sevdiklerini görebilmek için çare üretmiş insanların dramı. Şehrin ortasında askerlerle kimlik kontrolleri yapılmış olan yerlerdeki karargahlar, temsili olarak duruyor. İnsan eliyle yapılmış muhteşem güzellikteki bir şehirde yine insan eliyle oluşturulmuş hüzünler ve acılar.
Benim Berlin ile ilgili orada o yenir, bu içilir, şu alınır gibi tanıtımlar yapabilmem mümkün değil. Çok etkilendiğim bu şehirden ayrılırken düşüncem, insanoğlunun aklıyla becerisi birleşirken harikalar yaratabileceği gibi aynı akılla hiçbir şeyin veremeyeceği kadar birbirine zarar verebileceğiydi.